11 Ocak 2012 Çarşamba

çevre sorunları


TEKNOLOJİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ
Günümüzde dört bir tarafımızı saran teknoloji bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan da sağlığımızı tehdit etmektedir Teknolojik gelişmelerden etkilenen sadece insanlar değildir. Bu konudaki gelişmelere hiçbir etkisi olmayan bitki ve hayvanlar da olumsuz etkilenen taraflardır. Günümüzde dört bir tarafımızı saran teknoloji bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan da sağlığımızı tehdit etmektedir Artan nüfusla birlikte devreye giren altyapılar, faaliyete geçtikleri günde bile yetersiz kalmaktadır.
SU KİRLİLİĞİ
Suyun doğal özellik ve bileşiminin canlı sağlığını olumsuz yönde etkileyecek biçimde değişimi su kirliliği olarak tanımlanır. Çevre kirlenmesinden en çabuk, en kolay ve en çok etkilenen sudur. Çünkü her türlü kirlilik suyla temizlenmektedir.
Su kirliliğinin başlıca kaynakları;
  • Evsel ve  sanayi atıkları,
  • Gübreleme ve ilaçlama faaliyetleri sırasında tarım alanlarından yer altı sularına karışan kimyasal maddeler,
  • Nükleer ve termik santrallerden çıkan sıcak sular,
  • Yakıt taşıyan gemilerin sızdırması veya kazalar sonucu denize petrol dökülmesi.
  • Toprak erozyonu sonucunda topraklar, akarsular vasıtası ile deniz ve göllere taşınarak buraları kirletir.
Suların kirlenmesi sonucu kolera, tifo ve dizanteri gibi bulaşıcı hastalıklar yaygınlaşır. Kirlenmiş suların tarım alanlarında kullanılmasıyla toprağın niteliği bozulur ve verim düşer.
TOPRAK KİRLİLİĞİ
İnsanlar tarafından toprağın içine ya da üzerine bırakılan zararlı maddelerin toprağın niteliğini bozmasına toprak kirliliği denir.
  • Tarımsal ilaçların ve kimyasal gübrelerin çözeltileriyle sanayi tesisleri ve  kentsel atıkların karıştığı sular toprağa temas ettiğinde kirliliğe sebep olur.
  • Fabrika bacalarından havaya karışan çeşitli gazlar, asit yağışları şeklinde yeryüzüne düştüğünde toprağa karışarak verimini düşürür.
Toprağa çeşitli yollarla karışan ağır metaller (Kurşun, çinko, civa gibi) bitkiler yoluyla bitkileri tüketen insan ve hayvanlara geçebilmektedir. Bu durum çeşitli hastalıklara neden olmaktadır.
HAVA KİRLİLİĞİ
Volkanik patlamalar, orman yangınları, çöllerden esen rüzgarların meydana getirdiği hava kirliliği zamanla yok olur.
Fakat, fosil yakıtlarının yanması, motorlu taşıtlar, sanayi faaliyetleri ve çöplerin yanması ile oluşan hava kirliliği çok tehlikelidir.
Hava kirliliğini oluşturan unsurlar içinde zarar derecesi en yüksek olan kükürtdioksit gazıdır. Bu nedenle bu gazın havadaki miktarı çoğunlukla hava kirliliği için bir ölçü kabul edilmiştir.
Kükürtdioksit gazı atmosfere karıştığında su buharı ile birleşerek asit haline dönüşmektedir.
Asit yağmurları doğal bitki örtüsü, tarımsal üretim ve  çayırlar üzerinde tahrip edici etki yapar.
LONDRA TİPİ HAVA KİRLİLİĞİ
Sanayi  kuruluşları ile binaların ısıtılmasında kullanılan fosil yakıtların oluşturduğu duman ile ortamdaki sisin  karışmasıyla oluşan hava kirliliğine Londra tipi hava kirlenmesi denir.
Londra’da 1952 yılında kükürt dioksit , sis ve duman karışımı olan hava tabakası şehri bir battaniye gibi örtmüş ve 4000 kişinin ölümüne yol açmıştır. Bu tip kirlenme ilk kez Londra’da görüldüğü için Londra tipi hava kirlenmesi adını almıştır.
LOS ANGELES TİPİ HAVA KİRLİLİĞİ
Los Angeles tipi hava kirlenmesi egzoz gazlarının güneş ışınlarının etkisiyle karbon dioksite dönüşmesiyle oluşan hava kirliliğidir.
Ülkemizde araç trafiğinin yoğun olduğu kıyı şehirlerimizde özellikle İstanbul'da bu tip hava kirliliğine zaman zaman rastlanılmakladır.
  • Solunum yetersizliği, astım, bronşit, halsizlik, iştahsızlık, en tehlikelisi kanser ve anemi gibi rahatsızlıkların nedenleri arasında hava kirliliği önemli bir yer işgal etmektedir.
  • Hayvanların hava kirliliğinden etkilenmesi solunum yoluyla ve beslenme sırasında aldıkları kirletici maddelerden kaynaklanmaktadır.
NÜKLEER (RADYOAKTİF) KİRLENME
Uranyum ve toryum gibi elektron yayan maddelerin doğal denge halindeki diğer maddelerin atom yapılarını bozmasına nükleer kirlilik denir.
Nükleer kirlilik, radyoaktif maddelerin hava, su ve toprağa karışmasıyla gerçekleşir.
Radyoaktif maddelerin yaymış olduğu fazla miktardaki elektronlar canlılardaki hücre yapısını bozmakta ve kansere neden olmaktadır.
ABD’nin 1945’te Nagazaki ve Hiroşima’ya attığı atom bombası,  
1986’da Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santrali’nde meydana gelen patlama çok önemli çevre sorunları ortaya çıkarmıştır. Bu olayların sonucunda insanlar ölmüş; su, hava ve toprak kirliliği yaşanmıştır.
BESİN KİRLENMESİ
Hava, su ve toprak kirlenmesinin bir sonucu olarak besin kirlenmesi ortaya çıkar.
Sulardaki zehirli atıklar balıkların bünyesinde birikir. Bunları tüketen insanlar da olumsuz etkilenir.
Fabrikalarda üretim aşamasında hijyene dikkat edilmemesi de besin kirlenmesine yol açar.
Tarımda yüksek dozda kullanılan ilaçlar besinlerin yapısında kalır ve insanlar için zararlı hâle gelebilir.
GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ
İnsanlar üzerinde olumsuz etki yapan ve hoşa gitmeyen seslerin bütününe gürültü kirliliği denir. Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyededir.
Kent gürültüsünü artıran sebeplerin başında trafiğin yoğun olması, sürücülerin yersiz ve zamansız klakson çalmaları ve belediye hudutları içerisinde bulunan endüstri bölgelerinden çıkan gürültüler gelmektedir.
Meskenlerde ise televizyon ve müzik aletlerinden çıkan yüksek sesler, zamansız yapılan bakım-onarımlar ile bazı işyerlerinden kaynaklanan gürültülerdir.
Gürültü kirliliği insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkilemekte, fizyolojik ve psikolojik dengesini bozmakta, iş verimini azaltmaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre; meslek hastalıklarının %10'u, gürültü sonucu meydana gelen işitme kaybı olara tespit edilmiştir. Meslek hastalıklarının pek çoğu tedavi edilebildiği halde, işitme kaybının tedavisi yapılamamaktadır

Kıyı Tipleri


AKINTILAR
Deniz yüzeylerindeki suların , bulundukları yerden daha uzak mesafelere taşınması ile akıntılar oluşur.
Denizlerde ve okyanuslarda görülen akıntılarrüzgarlar,gelgit, denizler arasındaki tuzluluk (Yoğunluk) ve seviye farkı gibi nedenlerle oluşur.
Dalga Akıntısı
Kıyıya doğru gelerek kıyıda çatlayan dalgalar, kıyıda suların dibe doğru dalmasına yada kıyı boyunca akıntıya geçmesine neden olur.
Gel-git Akıntısı
Gel-git hareketiyle kabarıp geri çekilen sular özellikle koylarda ve akarsu ağızlarında akıntıya sebep olur.
Batı Avrupa’da Almanya ve Hollanda gibi bazı ülkeler, haliçlere kurdukları santrallerle gel-git akıntılarından yararlanarak enerji elde etmektedirler.
Yoğunluk (tuzluluk) ve Seviye Farkı Akıntısı
Farklı sıcaklık ve yoğunluğa (tuzluluk) sahip su kütlelerinin birbirine kavuştuğu boğazlarda akıntılar meydana gelir.
Soğuk ve sıcak denizlerin karşılaşma alanlarında, soğuk su yoğun olduğundan alt, yoğunluğu az olan sıcak su ise üst akıntı oluşturur.
Tuzluluk farkı olan su kütlelerinin karşılaştığı yerlerde, tuzluluk oranı fazla olan alt akıntı, tuzluluk oranı az olan ise üst akıntı oluşturur.
Denizlerin boğazlarla birleştikleri yerde beslenme kaynaklarının farklılığından dolayı az da olsa seviye farkları oluşur. Buralarda seviyesi yüksek olan denizden seviyesi düşük olan denize doğru akıntı oluşur.
Yurdumuzda, Karadeniz’den Akdeniz’e doğru üst akıntı,  Akdeniz’den de Karadeniz’e doğru alt akıntı olmasında yoğunluk ve seviye farkı etkilidir.
Okyanus Akıntıları
Muson rüzgarları  ve sürekli rüzgarların etkisiyle okyanuslarda meydana gelen hareketlerdir.
Okyanus akıntıları ilk hareket ettikleri yere göre soğuk yada sıcak etkiye sahiptirler. Alçak enlemlerden gelenler sıcak, yüksek enlemlerden gelenler soğukturlar.
Dünyamızın günlük hareketinden dolayı rüzgarlar sapmaya uğradığından, okyanus akıntılarında da sapmalar ve halkalar olur.
Okyanus akıntılarının karşılaşma alanlarında balıkçılık çok gelişmiştir. Sebebi; balıklar  için önemli besin kaynağı olan planktonların çok fazla olmasıdır. Norveç ve Japonya'da balıkçılığın çok gelişmiş olması bu ülkelerin okyanus akıntılarının karşılaşım alanında olmasıdır.
KIYI TİPLERİ
Kıyıların Şekillenmesinde Etkili Faktörler
Dalgalar
Akıntılar
Gel-git
Akarsular
Buzullar
İç kuvvetler
Kıyıdaki dağların uzanış biçimi
Canlılar (Mercanlar) (en az etkili)
Rüzgarlar (Dolaylı etkiye sahip)
ENiNE KIYILAR
Dağların kıyıya dik uzandığı yerlerde görülür. Ör: Ege Bölgesi Kıyıları (Edremit-Kuşadası arası).
Bu kıyılarda;
Girinti-çıkıntı fazladır.
Kıta  sahanlığı geniştir.
İç kesimlere ulaşım kolaydır.
Limanların hinterlandı (ard bölge) geniştir.
Deniz etkisi iç kesimlere kadar sokulabilir.
Kıyı ile iç kesim arasında önemli farklar yoktur.
BOYUNA KIYILAR
Antalya
Dağların kıyıya paralel uzandığı yerlerde görülür. Ör:Karadeniz ve Akdeniz kıyıları.
Bu kıyılarda;
Girinti-çıkıntı azdır.
Doğal limanlar azdır ve hinterlandları (ard bölge) dardır.
İç kesimlere ulaşım zordur.
Dalga aşındırması ile falez oluşumu fazladır.
Kıyı ile iç kesim arasında  iklim, bitki örtüsü, ekonomik faaliyetlerde farklılık fazladır.
RİA TİPİ KIYILAR
Akarsu vadilerinin deniz ilerlemesi sonucunda sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Ör: İstanbul-Çanakkale BoğazlarıHaliç ve G.Batı Anadolu Kıyılarıdır.
DALMAÇYA KIYI TİPİ
Kıyıya paralel uzanmış dağların çukur kısımlarının deniz suları altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Dağların yüksek kısımları kıyıda adaları oluşturur.
 
Ör:Adriyatik denizinde Dalmaçya kıyıları (Hırvatistan kıyıları). Yurdumuzda Antalya- Kaş kıyıları buna örnektir.
LİMANLI KIYILAR
Geniş tabanlı vadilerin veya koy-körfezlerin deniz suları altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
Ör:Karadeniz’in kuzeyindeki kıyılar (Odessa, Dinyeper, ) buna örnektir. Yurdumuzda ise Büyük ve Küçük Çekmece kıyıları böyle kıyılardandır.
HALİÇ (ESTUARY) TİPİ KIYILAR
Gel-git olayının etkisiyle akarsu ağızlarında aşındırma ile oluşan doğal limanlardır. Okyanus kıyılarındaki akarsu ağızlarında görülür. 
Kuzeybatı Avrupa kıyılarındaki önemli limanlar buna örnektir. Yurdumuzda yoktur. 
WATT TİPİ KIYILAR
Gel-git olayının etkisiyle bazen kara bazen de deniz durumuna gelen kıyılardır. Haliç kıyılarının bulunduğu yerlerde bulunur.
FİYORT TİPİ KIYILAR
 
Buzul vadilerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyılardır. Girinti-çıkıntısı çok fazladır. Bu kıyılara en iyi örnek İskandinav Yarımadası kıyıları gösterilebilir.
Eğer kıyıda adalar  da var  ise bu tür kıyılara Skyer tipi kıyılar denir. Ör:Norveç kıyıları
RESİF KIYILARI
Sıcak denizlerde yaşayan mercanların kalıntılarından oluşan kıyı tipidir.
Ör: Mercan adaları kıyıları (Avustralya Kıtasının doğusunda).
Ortasında lagün (deniz kulağı) bulunan hilal şeklindeki mercan adasına atol denir.

GEL-GİT (MED-CEZİR)


GEL-GİT (MED-CEZİR)
Ay ve güneşin çekim kuvveti ile deniz , göl yüzeylerinde oluşan kabarma –alçalma  hareketidir.
Gel-git olayında Ay’ın etkisi daha ( Dünyaya daha yakın olduğundan) fazladır.
Ay günü ile güneş günü arasındaki 50 dk. lık   farktan dolayı gel-git olayı her gün bir önceki güne göre daha geç gerçekleşir.
Ay ve Güneşin etkisiyle gün içinde iki yükselme ve iki alçalma hareketi olur.
Yeniay ve dolunayda büyük gel-git, ilk ve son dördünde küçük gel-git yaşanır.
*Kabarma ve alçalma arasındaki seviye farkına gel-git genliği denir. Gel-git genliği iç denizlerde azdır (40-50 cm). Okyanus kıyılarında fazladır (10-12 m). 
Türkiye’yi çevreleyen denizler bir iç deniz olduğu için gel-git olayının etkisi azdır.
Gel-git olayının etkisiyle akarsuların ağız kısmında oluşan doğal limanlara Haliç denir. Yurdumuzda haliç oluşumu yoktur.  

Dalgalar ve akıntılar


DALGALAR
Rüzgarların etkisiyle deniz ve göl yüzeylerinde meydana gelen salınımlardır. Dalga boyu rüzgarın hızı arttıkça artar.
Dalgalar sığ kıyılarda (kıta sahanlığının geniş olduğu) biriktirme, derin kıyılarda ise  aşındırma yapar.
Dalgalar ayrıca denizlerde meydana gelen volkanizma ve depremlerin etkisiyle de oluşur. Bu dalgalara Tsunami dalgası denir.
DALGA AŞINIM ŞEKİLLERİ
FALEZ (YALIYAR)
Alanya-Antalya
Dağların kıyıdan dik bir şekilde yükseldiği alanlarda dalgaların yamacın altını oyması ve üst kısmın çökmesiyle oluşan yer şeklidir. Kıyıdaki diklik kara içlerine doğru geriler.
Yurdumuzda Doğu ve Batı Karadeniz kıyılarında  , Akdeniz kıyılarında (Teke yarımadası-Taşeli Platosu ) ve Marmara Bölgesinde,Tekirdağ-İstanbul arasında görülür.
DALGA BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ
KUMSAL (PLAJ)
Dalgaların aşındırarak taşıdığı malzemeleri sığ kıyılarda biriktirmesiyle oluşan kum depolarıdır. Yurdumuzda en fazla Ege kıyılarında  görülür.
KIYI OKU
Dalgaların taşıdığı malzemeleri deniz içinde veya kıyıya paralel bir şekilde biriktirmesiyle oluşan yer şeklidir.
KIYI KORDONU (SETTİ)
Kıyı oklarının koy ve körfezin ağız kısmını kapatacak kadar büyümesiyle oluşan yer şekilleridir.
Kıyı settinin gerisinde oluşan göle kıyı set gölü veya lagün gölü denir.Örnek: Büyük ve Küçük Çekmece gölleri
TOMBOLO (SAPLI ADA)



Kıyı yakınında bulunan ada ile kara arasında dalgaların getirdiği malzemeleri biriktirmesi sonucu ada karaya bağlanır. Bu şekilde oluşmuş  yer şekillerine Tombolo denir.Ör: Kapıdağ Yarımadasıve Sinop –İnceburundur.
Ergül                                     ALAMAN-  alaman20@gmail.com                                        0505 7910603 

Buzullar


BUZULLAR 
  
Kutup bölgeleri ile yüksek dağların üst kısımlarında bütün yıl hiç erimeden kalan karlara toktağan kar (daimi) denir. Enlemin etkisiyle toktağan kar sınırı Ekvatordan Kutuplara doğru azalır.  
Bugün dünyanın yaklaşık %10 ‘u (15 milyon km² si) buzullarla kaplıdır. Buzulların etki alanı daha çok kutuplara yakın yerlerdir.
BUZUL ÇEŞİTLERİ
Sirk Buzulu :Yüksek dağlık alanlardaki küçük çukurlukları dolduran buzullardır. Yurdumuzda bazı yüksek dağlık bölgelerde vardır.
Ör: Cilo (Buzul Dağı) Sat, Ağrı, Tendürek, Süphan , Kaçkar, Erciyes, Uludağ, Beydağları, Geyik Dağları, Bolkar , Binboğa dağları gibi.
Vadi Buzulu: Buzul aşındırması ile oluşan vadilerin içini dolduran buzullardır. Ör: Cilo dağında olduğu gibi.
Takke Buzulu: Volkan dağlarının üst kısmında oluşan buzullardır. Ör: Ağrı dağında olduğu gibi
Örtü Buzulu: Kutup bölgelerinde görülür. Antartika ve Grönland’da olduğu gibi. Kutup bölgelerinde denizde yüzen buz dağlarına Aysberg denir.  
BUZUL AŞINDIRMASINDA ETKİLİ FAKTÖRLER
 Buzulun kalınlığına: Kalınlık fazla ise aşındırma oyma şeklinde , az ise törpüleme şeklinde olur.
Yatak Eğimine: Yatak eğimi fazla ise aşındırma törpüleme şeklinde  az ise oyma şeklindedir.
Kayaların Özelliğine Zemin sert kayalardan oluşmuş ise aşındırma törpüleme şeklinde , yumuşak ise oyma şeklinde olur.  
BUZUL AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ
BUZUL VADİSİ
Buzul aşındırması sonucu oluşan “U” şeklindeki vadilerdir. Akarsu vadilerine göre boyları kısadır ve sürekli iniş göstermezler (inişli –çıkışlıdır)
HÖRGÜÇ KAYA
Farklı aşınma sonucu oluşan ve genellikle deve hörgücüne benzeyen kayalardır.
SİRK (BUZ YALAĞI)
Dağların üst kısmında aşındırma ile oluşan küçük çukurluklardır.
MOREN 
Buzulların  aşındırarak taşıdığı kum , çakıl gibi maddelere moren denir.
DRUMLİN
Buzul biriktirmesi ile oluşan alçak tepelere denir.
SANDER DÜZLÜĞÜ
Buzulların eridiği yerde  ortaya çıkan akarsuların taşıdığı malzemeleri biriktirmesi ile oluşan düzlüklerdir.  
Türkiye’nin bugünkü yer şekillerinin oluşmasında en az etkili olan dış kuvvet buzullardır. Buzulların en etkili olduğu bölgemiz Doğu Anadolu Bölgesi'dir. Sebebi; yükseltisinin fazla olmasıdır.Ayrıca Doğu Karadeniz Bölümünde Kaçkar Dağı, İç Anadolu Bölgesi'nde Erciyes Dağı, Akdeniz Bölgesi'nde Toroslar ve Marmara Bölgesi'nde Uludağ'da etkilidir.

Rüzgar Dış Kuvvet


RÜZGARLAR  
Rüzgarlar kum çakıl gibi gevşek maddeleri havalandırarak taşımak , zemine çarparak aşındırmak ve biriktirmek suretiyle yeryüzünü şekillendirirler.
Rüzgarların şekillendirici etkilerinin görüldüğü yerlerin ortak özelliği ; bitki örtüsünden yoksunlukyağış miktarının azlığı, mekanik çözülmenin fazlalığıdır.
Rüzgarlar en  fazla çöllerde etkilidir. Ayrıca karasal iklimler, kumsallaraşınım alanlarıdır. Kıyıların şekillenmesinde dolaylı etkiye sahiptir.
RÜZGAR AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ
MANTARKAYA (ŞEYTAN MASASI)
Rüzgarlar taşıdığı malzemelerle kayaların alt kısımlarına çarparak aşındırırlar . Sonuçta farklı aşınma sonucu mantara benzeyen kayalar ortaya çıkar. Yurdumuzda daha çok İç Anadolu Bölgesi'nde görülür.
YARDANG
Zemindeki farklı dirence sahip tabakalar arasındaki kolay aşınabilen kısımların aşınarak ortadan kalkması sonucu oluşan oluk şeklindeki yarıntılardır.
ŞAHİT KAYA
Farklı dirençlere sahip tabakaların üst üste tortullar oluşturduğu bölgelerde, kolay aşındırılabilen tabakaların aşındırılarak ortadan kalkması ile oluşurlar. Birbirinden ayrı duran tortul kütlelerin tabaka uzanışları karşılaştırıldığında birbirlerinin devamı oldukları anlaşılır.
RÜZGAR BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ
KUMUL (KUM TEPELERİ)
Rüzgarların taşıdığı malzemeleri gücünün azaldığı yerde biriktirmesi ile oluşur.  
BARKAN
Kumulların hilal şeklinde olanlarına barkan denir. Rüzgarların hızına göre sürekli yer değiştirirler
LÖS
Kurak bölgelerde, rüzgarlar tarafından taşınarak biriktirilen topraklardır. Mineral maddelerce zengin verimli topraklardır.
Türkiye'de Rüzgarların Şekillendirici Etkisi 
Türkiye'de rüzgarların etkili olduğu alanlar sınırlıdır. İç Anadolu Bölgesi'nde Konya Bölümünde (Karapınar çevresi) etkisi fazladır. Yakın zamana kadar sürekli genişleyerek tarım alanlarını işgal eden ve görünümü çölü andıran araziler erozyonu önleme çalışmaları ile kontrol altına alınmıştır.
Ayrıca kumsalların bulunduğu deniz kıyılarında da etkilidir. Çukurova-Silifke deltalarının kıyı bölgeleri, Kumköy, Şile, Çeşme plajları rüzgarların en etkili olduğu yerlerdir. Bazı kıyılarımızda sahildeki kumlar rüzgarın etkisiyle tarım alanlarına kadar taşınarak tarımı olumsuz etkilemektedir.
Ergül ALAMAN-  alaman20@

Karstik şekiller


KARSTİK ŞEKİLLER  
Kolay eriyebilen kayaların (kalker, jips,kayatuzu) kimyasal yolla erimesi ve tekrar  çökelmesi ile oluşan yer şekilleridir. En fazla Akdeniz Bölgesi'nde görülür. Sebebi kalkerli arazinin geniş yer tutmasıdır.
KİMYASAL AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ
LAPYA
Kalkerli arazilerde yağmur ve kar sularının kimyasal aşındırması ile oluşan oluk  şeklindeki yarıntılardır. Derinlikleri bir kaç cm ile bir kaç metre arasında değişir. 
Karstik şekillerin en küçüğüdür.En fazla Batı Toroslar’da  görülür.
DOLİN
Kalkerli arazilerde erime ve çökme sonucu oluşan tava şeklindeki çukurluklardır. 
UVALA
  Dolinlerin birleşmesi ile oluşan daha büyük çukurluklardır
POLYE (GÖLOVA)
Korkuteli-Antalya
Uvaladan daha büyük karstik erime ve tektonik çöküntü alanlarıdır.  
Ör: Elmalı, Korkuteli, Tefenni, Kestel, Gölhisar, Acıpayam, Muğla Ovaları.
OBRUK
Kalkerli arazilerdeki mağara tavanlarının çökmesiyle oluşan derin doğal kuyulardır.
Ör: Cennet-Cehennem Obrukları (İçel), Kızılören Obruğu (Konya) .
DÜDEN (Su Batan-Su Çıkan)
Yerüstü sularının yeraltına daldığı veya yer altı sularının yüzeye çıktığı doğal kuyulardır. Ör: Düden Suyu’nda olduğu gibi.
MAĞARA
Kalkerli arazilerde yer altı sularının kimyasal aşındırması ile oluşan yeraltındaki boşluklardır.
Ör: İnsuyu (Burdur), Karain-Damlataş(Antalya), Narlıkuyu, Cennet-Cehennem ve Astım Mağaraları (İçel).
KANYON VADİ
Ulubey-Uşak (Türkiye'nin en büyük kanyon vadisi)
Daha çok karstik arazilerde oluşan derin ve dik yamaçlı vadilerdir. Akarsu aşındırması ile oluşur. Ör: Göksu vadisi , Köprülü kanyonu. Dünyanın en büyük kanyonu A.B.D’de  Colorado( Büyük Kanyon) kanyonudur.
ÇIKMAZ VADİ (KÖR VADİ)
 Bu vadilerde akarsu bir mağara veya düdene dalarak kaybolur. Yani vadi bir düden veya mağara ile son bulur.
KİMYASAL BİRİKİM ŞEKİLLERİ
TRAVERTEN
Yer altı suları içinde erimiş halde bulunan kalkerin suların yüzeye çıktığı yerde çökelmesi ile oluşan yer şekilleridir. Çökelme olabilmesi için su içindeki CO2    uçması gerekir.
Ör: Pamukkale(Denizli)
DAMLATAŞ (Sarkıt-Dikit-Sütun)
Kalkerli arazilerdeki mağara tavanından damlayan yer altı suları içindeki erimiş haldeki kalkerin çökelmesi ile oluşur. Çökelme tavanda olursa Sarkıt, tabanda olursa Dikit , birleşirlerse Sütunoluşur. Ör: Damlataş mağarasında olduğu gibi.

Yer altı suları kaynaklar


YER ALTI SULARI
 
Yağışlarla yer yüzüne inen suların geçirimli tabakadan yer altına sızarak , yer altında oluşturdukları sulara yer altı suları denir.
Yer Altı Sularının Beslenmesinde Etkili Olan Faktörler
Yağış miktarı
Yağış türü : Yağışlar kar şeklinde ise beslenme fazla olur.
Zeminin geçirimliliği : Alüvyal  ve karstik alanlarda geçirimlilik fazladır. Bu sebeple buralar yer altı suları bakımından zengindir.
Arazinin eğimi :eğimin az olduğu alanlarda beslenme daha fazladır.
Bitki örtüsü: Yüzeysel akımı engellediği için.
TABAN SUYU
 
Alüvyal ovaların tabanında bulunurlar. Altta geçirimsiz tabaka ile sınırlandırılmış geçirimli tabaka üzerinde biriken sulardır. Beslenme durumuna göre taban suları bazen yüzeye kadar çıkabilir. Yer altı su seviyesinin düşük olduğu alanlarda ise  kuyu açmak suretiyle bu sulardan faydalanılır.
Türkiye taban suları bakımından zengindir. Ör: Ege Bölgesinin çöküntü ovaları, Konya,Kayseri, Erzurum, Erzincan, Elazığ, Bursa, Adapazarı gibi.
Yer altı sularının tekrar yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir
SOĞUK SU  KAYNAKLARI
Sularını yağışlarla yeryüzünden alırlar. Sularının sıcaklığı ve akımları yıl boyunca değişir.
BAŞLICALARI
TABAKA KAYNAĞI (YAMAÇ)
Geçirimli tabakların uç kısmından suların yüzeye çıktığı yerdir.
KARSTİK KAYNAK (VOKLÜZ)
Kalkerli arazilerde yer yüzüne çıkan kaynaklardır. En fazla Akdeniz Bölgesinde görülür. Ör: Düden suyu  
Karstik kaynakların suları çok gürdür.  Bu kaynakların en önemli özelliği sularının bol miktarda kireç içermesidir.
ARTEZYEN KAYNAĞI
Tekne biçimindeki iki  geçirimsiz tabakalar arasındaki geçirimli tabakaya açılan bir sondaj ile suların püskürerek yer yüzüne çıkmasıdır. Diğer kaynaklardan ayrılan yanı beşeri faktörlerin etkisiyle yer yüzüne çıkmasıdır.  
SICAK SU KAYNAKLARI
Sularını mağmaya yakın alanlardan alırlar.
Suları  sıcak veya ılıktır.
Sularının sıcaklığı yıl boyunca aynıdır.
Akım değişikliği olmaz.
Bol miktarda eriyik madde içerir.
Dağılışı fay hatları ile paralellik gösterir.
FAY KAYNAĞI
Fay hattı boyunca yeryüzüne çıkan kaynaklardır.
Halk arasında  bu kaynaklara ılıca, kaplıca,çermik, içme ve maden suları denilmektedir.
Fay kaynakları en fazla Ege Bölgesi’nde İçbatı Anadolu Bölümü’nde görülür.
Ilıca-Kaplıcalara örnekler: Manisa (Kurşunlu, Urganlı, Alaşehir, Demirci), Denizli (Pamukkale, Karahayıt, Sarayköy, Buldan), Kütahya (Simav),Balıkesir (Edremit, Gönen), Sivas (Balıklı Çermik) gibi merkezlerde vardır. Bu yerlerin ortak özelliği yer yapıları kırıklı olmasıdır
GAYZER KAYNAĞI
Etkin haldeki volkan dağlarından değişik aralıklarla püskürerek çıkan kaynaklardır. Türkiye’de örneklerine rastlanmaz. Çünkü volkan dağlarımız sönmüştür. 

Akarsu Şekilleri


AKARSULARIN ŞEKİLLENDİRİCİ ETKİLERİ 
Akarsular; çöller, kutup bölgeleri ve yüksek dağların üst kısımları hariç yer yüzünde şekillendirici etkisi en fazla olan dış kuvvettir. Akarsular bu işlevlerini aşındırma ve biriktirme yollarıyla gerçekleştirir.
AKARSULARDA AŞINDIRMA
Kimyasal aşındırma: Akarsuyun geçtiği yerlerdeki kolay eriyebilen kayaları eriterek beraberinde taşıması olayıdır.
Mekanik aşındırma: Akarsuların geçtikleri sahalarda kazarak, kopararak yaptıkları aşındırmaya denir. En yaygın aşındırma şeklidir
MEKANİK AŞINDIRMADA ETKİLİ FAKTÖRLER
  • Akarsu yatak eğiminin ve akış hızının fazla olması,
  • Akarsuyun akımının yüksek olması,
  • Akarsuyun yük miktarının fazla olması,
  • Akarsuyu yatağı çevresindeki bitki örtüsünün cılız olması
  • Akarsu yatağındaki kayaların kolay aşınabilir olması mekanik aşındırmayı artırır.
Akarsularda aşındırma daha çok ağızdan kaynağa doğru olur. Buna geriye aşındırma denir. Akarsu bu işlev sırasında , yatağını derine ve yana doğru aşındırır. Eğimli yamaçlarda daha çok derine aşındırma yaparken, eğimin az olduğu yerlerde yana aşındırma yapar.
Not
Denize dökülen bir akarsu yatağını en son deniz seviyesine kadar aşındırır. Buna taban seviyesi (genel kaide seviyesi) denir. Göle dökülen akarsu da yatağını en son göl seviyesine kadar yapar. Buna da yerel kaide seviyesi denir.
 DENGE PROFİLİ  
Akarsuların yatağını ağızdan kaynağa doğru geri aşındırarak düzleştirmesiyle oluşan iç bükey eğriye denir.
Türkiye akarsuları denge profiline ulaşmamışlardır. Sebebi : Türkiye’nin bugünkü yer şekillerinin yakın bir dönemde oluşmuş olmasıdır.
DENGE PROFİLİNE KAVUŞAN AKARSUYUN ÖZELLİKLERİ
  • Yatak eğimi azdır.
  • Akış hızı  ve enerji potansiyeli azdır.
  • Aşındırma gücü azalmıştır.
  • Taşımacılığa elverişlidir. Bu tür akarsular daha çok K.Batı Avrupa gibi eski arazilerde görülür.
A K A R S U  A Ş I N I M  Ş E K İ L L E R İ
1.VADİ
 Akarsuların aşındırarak içinde aktığı , sürekli inişi olan yatağına denir.
Vadi Tipleri  
a-ÇENTİK VADİ ("V" BİÇİMLİ)
Akarsu yatak eğiminin fazla olduğu alanlarda derine aşındırmanın etkisiyle oluşurlar. Türkiye'de en fazla görülen vadi şeklidir.
b-BOĞAZ VADİ
Akarsular tarafından dağların enine yarılması sonucu oluşan ve profilleri “u” harfine benzeyen vadilerdir. Türkiye’de en fazla Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde görülür. Kıyı ile iç kesim arasında önemli geçit yollarıdır.
c-KANYON VADİ
Daha çok karstik arazilerde oluşan derin ve dik yamaçlı vadilerdir. Boğaz vadilere benzerler. Ör: Göksu vadisi ve Köprülü kanyonu.
Türkiye'nin en büyük kanyon vadisi Uşak'ta Ulubey Kanyonu'dur.
Dünyanın en büyük kanyonu ise A.B.D’de  Colorado ( Büyük Kanyon) kanyonu’dur.
d-TABANLI VADİ
Akarsu yatak eğiminin az olduğu alanlarda yana aşındırmanın etkisiyle oluşur.Ör: Ege Bölgesi akarsu vadilerinde olduğu gibi.   
2.MENDERES (BÜKLÜM)  
Akarsu yatak eğiminin az olduğu alanlarda , akarsuyun büklümler yaparak akması sonucu oluşurlar.
Akarsularda menderes olayı en fazla Ege Bölgesi'nde görülür.  
MENDERES (BÜKLÜM) YAPAN AKARSUYUN ÖZELLİKLERİ
  • Yatak eğimi azdır.
  • Akış hızı  ve enerji potansiyeli azdır.
  • Aşındırma gücü azalmıştır.
  • Akarsuyun uzunluğu artmıştır.
  • Sık sık yatak değiştirir.
  • Hem aşındırma, hem de biriktirme yapar.  
3.PERİBACALARI  
Volkanik arazilerde ( kalın tüflü arazilerde) Sel aşındırması sonucu oluşur. Ör: En yaygın olarak İç Anadolu Bölgesi’nde Orta Kızılırmak Bölümünde Nevşehir  (Ürgüp, Göreme)  çevresinde  görülür. Peribacalarının oluşmasında rüzgarların etkisi dolaylıdır.
4.KIRGIBAYIR (BADLAND: Kötü Arazi)  
Eğimin fazla , bitki örtüsünün seyrek olduğu milli, tüflü arazilerde sel sularının araziyi çok sık bir şekilde yarması ile oluşan yer şekilleridir.
En fazla İç Anadolu ve G.Doğu Anadolu Bölgelerinde görülür. Bu tür arazilerde tarım yapma imkanı yoktur.
5.DEV KAZANI  
Akarsuların şelale şeklinde aktığı yerlerde, suların düşme alanında aşındırma ile oluşan çukurluklara denir. Ör: Manavgat, Kurşunlu, Düden şelalelerinde olduğu gibi.
6.PENEPLEN (YONTUK DÜZ)
Yer şekillerinin deniz seviyesine kadar aşındırılması ile ortaya çıkan hafif dalgalı düzlüklerdir.
Türkiye’de ova ve platoların yüksekte kalmasının sebebi: III. zaman sonlarında peneplen haline gelen yerlerin tekrar yükselmiş olmasıdır.
7.PLATO
Akarsular tarafından derince yarılmış yüksek düzlüklere denir. En fazla İç Anadolu Bölgesinde görülür.
İç Anadolu Bölgesi: Haymana, Cihanbeyli, Obruk, Bozok, Uzun yayla.
Akdeniz Bölgesi: Taşeli ve Teke platoları (Karstik arazi üzerinde oluşmuşlardır.)
G.Doğu Anadolu Bölgesi: G. Antep ve Ş.Urfa platoları
Doğu Anadolu Bölgesi: Erzurum-Kars platoları (Volkanik arazi üzerinde oluşmuşlardır.)
Ege Bölgesi: Yazılı kaya  platosu (bir kısmı İç Anadolu Bölgesi'nde yer alır.)
Marmara Bölgesi: Çatalca-Kocaeli Platoları
A K A R S U L A R D A   B İ R İ K T İ R M E  
Akarsu Biriktirmesinde Etkili Olan Faktörler
  • Yatak eğiminin azalması (en fazla etkili ).
  • Akış hızının azalması.
  • Akımın düşmesi.
  • Yük miktarının artması.
Akarsu yatak eğiminin azaldığı yerde biriktirme işlemi başlar. 
Akım yüksek iken  çakıl gibi iri maddeler birikir. Kum-mil birikmesi olmaz. Akımın düştüğü yerlerde veya dönemlerde ise kum-mil birikmesi olur. Bundan dolayı akarsu biriktirmesi ile oluşan  yer şekillerinin yapısı incelendiğinde akarsuyun akımı ve akım düzeni (rejimi) hakkında genel bilgileri elde edebiliriz.
AKARSULARDA   BİRİKTİRME   ŞEKİLLERİ 
1.BİRİKİNTİ KONİSİ (YELPAZESİ)  
Dağ yamaçlarından  inen suların , eğimin azaldığı dağ eteklerinde taşıdığı materyalleri biriktirmesi ile oluşan yer yüzü şekilleridir.
2.DAĞ ETEĞİ OVASI
Birikinti konilerinin birleşmesi sonucu oluşan hafif dalgalı düzlüklere denir. İç Anadolu Bölgesi'nin kuzey ve güneyindeki dağ eteklerinde bu şekilde oluşmuş düzlükler vardır.
3.DAĞ İÇİ OVASI
Etrafı dağlarla çevrili çukur alanlara inen akarsu ve derelerin taşıdıkları malzemeleri yatak eğimlerinin azaldığı yerde biriktirmesi sonucu oluşan düzlüklerdir.  Bu tür düzlükler Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaygındır
4.DELTA OVASI
Akarsuların taşıdığı materyalleri denize döküldüğü yerde  biriktirmesiyle oluşan düzlüklerdir.
Ör: Çukurova, Bafra, Çarşamba, Göksu (Silifke) gibi. Ayrıca Ege Bölgesi'ndeki  çöküntü ovalarından denize dökülen akarsu ağızlarında da delta oluşumu vardır.
DELTA OVASI OLUŞABİLMESİ İÇİN:
  • Döküldüğü deniz sığ olmalı (kıta sahanlığı geniş olmalı) .
  • Kıyı akıntısı olmamalı.
  • Bol miktarda alüvyon taşınmalı. Yani akarsu havzasında erozyon fazla olmalıdır.
  • Gel-git olayı kuvvetli olmamalı.
  • Okyanus kıyısından denize dökülen hiç bir akarsu  döküldüğü yerde delta ovası  oluşturamaz. Sebebi; gel-git genliğinin fazla olmasıdır.
Türkiye’de gel-git olayının etkili olmadığına kıyılarda oluşan delta ovaları delil olarak gösterilebilir.
5.SEKİ (TARAÇA)
Akarsuların önce biriktirmesi, sonra tekrar aşındırması ile oluşan basamak şeklindeki düzlüklerdir.
Sekiler eski vadi tabanlarıdır.
Akarsuyun tekrar aşındırma yapabilmesi için: Akım yükselmesi veya taban seviyesinin alçalması gerekir.
 6.TABAN SEVİYESİ OVASI
Deniz seviyesine yaklaşan akarsuların taşıdığı maddeleri yatağı çevresinde biriktirmesi ile oluşan düzlüklerdir.
Bu ovalar üzerindeki akarsular menderesler yaparak denize ulaşırlar. Çoğu yerde deltalarla iç içedir.
Deltalardan ayrılan yönü kara üzerinde birikme ile oluşmalarıdır.
Bu şekilde oluşmuş düzlükler Ege Bölgesi’nde vardır.
7.IRMAK ADASI
Akarsu yatak eğiminin azaldığı ve yatağın genişlediği yerlerde taşınan  alüvyonların yatak içinde birikmesi ile oluşur.  
TÜRKİYE AKARSULARININ GENEL ÖZELLİKLERİ
  • Yatak eğimleri fazladır.
Bunun sonucunda;
  1. Akış hızları fazladır.   
  2. Aşındırıcı etkileri fazladır. 
  3. Enerji potansiyelleri yüksektir. Hidroelektrik enerji potansiyeli en yüksek olan bölgemiz Doğu Anadolu, en az olan bölgemiz ise Marmara'dır.
  4. Ulaşıma elverişli değillerdir. 
  • Rejimleri düzensizdir.
  • Akımları düşüktür. Yağışların az, havzalarının dar olmasından dolayı.
  • Boyları kısadır. Türkiye’nin bir yarım ada olması ve dağların kuzeyde ve güneyde kıyıya paralel olmasıdır.
  • Denge profiline kavuşmamışlardır. Bu durum Türkiye’nin bugünkü yer şekillerinin yakın bir dönemde oluşmuş olmasındandır.
  • Ulaşıma elverişli değildirler. Yatak eğimlerinin fazla  ve  akımlarının düşük olmasından dolayıdır. Üzerinde kısıtlı da olsa ulaşımın tek yapılabildiği akarsuyumuz Bartın Çayıdır.
  • Akarsularımızdan daha çok enerji üretiminde, içme ve sulama suyu elde edilmesinde yaralanmaktayız. Ayrıca balıkçılık ve turizmde yararlanmaktayız.
  • Akarsularımız rafting  yapmaya elverişlidir. Bu konuda en elverişli akarsular Doğu Anadolu Bölgesi’ndedir. En elverişsiz bölgeler ise Marmara ve Ege Bölgeleridir